(1876-1899 Yılları) ~ "Prolog" |
Bir babanın evlatlarına bırakabileceği en değerli
miras hem kendisine hem yakınlarına dair pirüpak bir şehname’dir...
**Devamı Hayat: “Ah Şu Akortsuz Kalbim” – 10 ciltten oluşan Yaşamımdan Damıtılmış Anılar (YDA) serisinin tanıtım yazısı...
*Herkesin kendine özgü bir yaşamı olduğu gibi, bu kişiye ait yaşam sadece insanın kendine önemli görülür. Her yaşamın doğum ve ölüm arasındaki başlangıç ve bitiş noktaları ise hiç değişmez. Ne var ki herkesin hayatı ayrıdır, farklı bir biçimde yol almıştır. Hiç kimseninki, bir diğerine benzemez. Benim özgün yaşamım da, özgün yaşadıklarım da öyle...
*Bu nedenle belleğimde kaldığı ölçülerde yaşadığım her kesiti, başımdan geçen olayları, yaşadığım yer ve zamanları belirli bir tarihsel kronolojik çerçevede ve sohbet havası içinde anlatmak istedim. Yaşam öykümün kurgusunu böylece tarihsel nosyonu içinde tutmaya çalıştım...
*İnsanda oluşan bu nostalji tutkusu yeni bir şey değil. Herkesin kendi değerleriyle yüzleştiği bir hasretlik bahçesinin arayışı var. Benim sıla davam ise birkaç türden oluşuyor. Anılarımın hepsi kendi çerçevesinde geçmişten geleceğe yükselen bir özlemin boşalmış çığlığı ve bir aydınlık parıltısı gibi önümde duruyor.
*İşte beyin, işte yürek. Eğer size her şeyi, hatta sır gibi saklanması gerekenleri bile anlatamazsam eseflenmek ne haddime; hatta yaşantıma bir şekilde girmiş ya da teğet geçmiş olay ve olguları, kimlik ve aidiyetleri olağanmış gibi ebediyete yüreğimle peşimden sürüklemek bencillik değilse; işte gerçekler... sıkı durun ey evrensel dostlarım...
*Ömürleri salmışlardı tarlalara ve sokaklara. Evlerinin hayatından çekilmiş fotoğraflardı ki her arzuda kusura bulanmış kalplerini bulmamak mümkün değildi. Yaşama dair ne varsa, her biri bir nar tanesi olup düşmüştü bu can merdivenine. Açıkçası bu içinde kendi hikâyesini barındıran bir can merdiven...
*İçinde, iniş çıkışlar ve her hikâyede can bulan insan manzaraları var. Sözcükler nar olup kâğıda, nar söz olup yağıyor canlarımın merdivenlerine. Ve her basamakta ışığa açan kardelenler...
**Köklerim: “Anadolu versus Rumeli Bileşimi” – Kök topraklarda köklü familyalara kısacık fotografik bir hikâye... hani öyle derler ya... bir varmış bir yokmuş...
*evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, uçsuz bucaksız Kozyatağı yakasında... oturmaktaymış Gazi Mustafa Dedemiz ile Münevver Ninemiz... bir ara oturup düşünmüş iki ihtiyar nasıl kök salarız bu aklı aşan güzel yerlere, evlatlarımız ne edecek diye ve Gazi’den sonra vermiş kararı valide Münevver... kimine Şakacı Sokak bağ bahçesi kimine para-pul kasesi...
*Sınırlı veri kaynaklarıyla elde ettiğim bilgiler ışığında 1873 doğumlu Gazi Mustafa dedenin (babamın dedesi- Ş.S.) daha küçük yaşlarda iken babası Mehmet Efendi ile birlikte Erzincan vilayetinin Eğin (Kemaliye) nahiyesine bağlı Sergevil köyünden, oradaki yaşam koşullarına başkaldırdığı bir hızlı göç kararı ertesinde, İstanbul’a geldiklerini öğrendim...
*Çok geniş bir sülaleye sahip olduğum konusunda hiç kuşku yok. Ancak şunu belirtmeliyim ki, benimle birlikte, Hayrettin ağabeyim ve Hayrünisa ablama tohum veren iki insanın geldikleri yerler, yerleştikleri yerler, eğitimleri, kültürleri, sosyo-ekonomik yapıları birbirinden çok farklıdır. Ancak bu farklılıklar zaman içerisinde kâh azalmış kâh ortadan kalkmıştır...
**Anılar Buketi Cilt-1 ‘Olaylar & Olgular’: “Dalgalar ve Kırımlar” – II. Abdülhamit Devri boyunca Sergevil’e ve Rumeli’ye etkisini anlamak için arka plân metni...
*Abdülaziz'in ölümünden sorumlu tutulan Mithat Paşa’nın sürgünde boğularak öldürülmesinden çok kısa bir süre sonra, Askeri Tıbbiye’den dört öğrenci, Dr. İbrahim Temo, Dr. Abdullah Cevdet, Dr. İshak Sükuti ile Mehmet Reşit, gelmiş geçmiş Türk (aydın ve siyasi) tarihinin en önemli ve en 'derin' devletli örgütlerinden birisini kurarlar: “İttihat ve Terakki”...
**Anılar Buketi Cilt-1 ‘Belgeler/Veriler’: “EK-1: Yeni Osmanlılar ve 1. Meşrutiyet” – Genç Osmanlılar ve 1. Meşrutiyet nasıl kazanıldı’nın belgeseli...
*Osmanlı modernleşme hareketi, yönetici elit içindeki dar bir grubun, siyasi güç dengelerini devamlı gözeterek ve bu hassas dengeyi zaman zaman ikna ederek, zaman zaman da güç kullanarak kendi lehine değiştirmeye çalışarak ama her zaman gelgitler içinde sürüyordu...
***...***
Seref Sayman
Antalya, 6 Ocak 2008
[📷 Günlerden bir gün Yaşam Merkezimde, Saros, (Ekim 2007).]
(*) Önceki Makale: Dört
Mevsim Romansı Bir Yaşam Yontusu
(*) Sonraki Makale: Doğumlar, Evlilikler ve Ölümler; 1876-1899 Yılları
***…***
>>> [İçerikDizini]
***…***