YDA Ciltlerinin Kısa Tanıtımı


“Yaşamımdan Damıtılmış Anılar”

Yaşam hatıralarını yazmaya soyunanlar genellikle geçmişte yaşadıklarını anlatırken kendileriyle ilgili gerçekleri örtmeye önem verirler ama başkalarıyla ilgili gerçekleri kolayca açığa vururlar. Bu açıdan bakıldığında anılara başkalarının kusurlarını, küçüklüklerini, patavatsızlık­larını ve haksızlıklarını anlatan yapıt gözüyle bakılsa ye­ridir. Yalnız, şunu da unutmamak gerekir ki körler ancak akıllarında kalanı yazarlar. Onlardan, akılların­da kalmayan şeyleri beklemek yersizdir. Bana gelince benim hayatımda gerçekleri örtecek bir perde kumaşı hiç olmadı. Her insanda olabileceğini düşündüğüm ve doğal karşıladığım bazı nedenlerden dolayı bir takım sırları ben de halen taşıyorum. Ancak bu farklı bir şey. Kendimi ve söz verdiğim kişileri zorda bırakacak bu tür emanete ihanet edemem. Bırakın o sırlar da artık benimle beraber sonsuza yok olsunlar. Bunların dışında kalanlar tüm her şeyin şeffaflığıyla dillere dökülebilir...


gEZENTİ bİSİKLET”in ŞAKACI SOKAK sayfasında yer alan uzun soluklu “MAZİ ŞAKACI SOKAK’ta ŞAKA GİBİYDİ” yazı dizisine zaman zaman referans gösterdiğim, en ciddi ve temel kaynak olarak kullandığım 10 ciltlik “Yaşamımdan Damıtılmış Anılar” yapıtlarımdır. Şimdi sizlere bu ciltleri kısaca prezante etmek isterim.


***YDA CİLTLERİNİN KISA TANITIMI***

Cilt-1: KÖKLERİMDEN BANA SIRALANANLAR

Yaşamımdan Damıtılmış Anılar” roman serisi benden önceki yaşam çizgisine damga vuran masallarla başlıyor. Doğal olarak altmış sekiz yılın uzun metrajlı bir film olduğu gerçeğinden sapmayarak şunu söylemekte bir sakınca bulmuyorum. Bir tarafta köklerim yerleşik düzenlerine kavuşuyorlar, diğer tarafta Türkiye, cumhuriyetine kavuşuyor ve sancılı bir yenileme düzeni ile karşı karşıya kalıyor. Tüm bu yaşananların inanın bir ilk cilt için salt bir bireyin yaşamöyküsünden daha ilginç olduğunu sanıyorum. Kaldı ki, bu eserde anlatılanlar hiçbir şekilde bir düşün ürünü değildir, gerçektir. Sadece edebiyat azminin yüklediği özellikle kök ailelerimle ilgili kurguladığım konular zaman zaman düşsel tohumları taşımakla birlikte özünde, yani kurgunun merkezinde yatan gerçeği, dekoratif biçime dönüştürmüştür, o kadar... Elbette benim penceremden görünen şekliyle... Tabii burada ne kadar başarılı oldum, bunu da okuyucunun takdirine bırakıyorum… İlk aile yapıları, yaşam tarzları ve ilk çocuklar... Geçen zaman içerisinde yeni evliliklerden doğan yeni aileler, doğan torunlar ve elbette yaşanan kayıplar... Topraklarını gönüllü ya da zorunlu bir şekilde terk edenlerin yeni bölgelerde yerleşme seçimleri, yaşadıkları sorunlar ve kaynaşmalar... Ve kendi öz ailemin doğumu öncesinde anneme ve babama ait yaşam hikâyeleri, çocukluk yılları...

Cilt-2: YİTİRİLMİŞ DUMANLI İLK YILLAR

Yaşamımdan Damıtılmış Anılar” roman serisi 1. Volüm’ün kaldığı yerden devam ediyor... Bu cildin içinde, kendi öz ailemin kuruluş hikâyesi start alıyor: Annem ile babam dünya evine girerek hayatlarını birleştiriyorlar... Ailenin ilk evladı doğuyor: ağabeyim Hayrettin... Derken ikinci evlat dünyaya geliyor: ablam Hayrünisa... Ve nihayet ben doğuyorum... Bebeklik günlerim, ilk çocukluk yıllarım... Ve tabiatıyla hem Dünya hem Türkiye toprakları üzerinde yaşanan tarihi olaylar helezonu...

Cilt-3: BİR UZUN YÜRÜYÜŞÜN ÇOCUKLUK YILLARI

Yaşamımdan Damıtılmış Anılar” roman serisi 2. Volüm’ün kaldığı yerden devam ediyor... Bu cildin içinde, şahsıma özgü olan yaşam hikâyeleri başlangıç yapıyor: Çocukluğum ve gelişimsel yıllarım... İlkokul yıllarım... Onlu yaşlarımın damga vurduğu olaylar zinciri... Ortaokul yıllarım... Ufaklık dozunda ilk bağımsız girişimcilik denemelerim... Terzi eniştemin dükkânında çıraklık günlerim... İlk tutkulu aşklarım ile kör sevdalarım ve yaşadığım can acıtıcı ayrılıklar... Ailemin, akrabalarımın, arkadaşlarımın, aile dostlarımızın ve yaşadığım çevrede bulunan kimselerin etrafında dönen birbirine bağlı veya bağımsız hikâyeler... Ve elbet hem Dünya hem Türkiye toprakları üzerinde yaşanan tarihi olaylar sarmalı...

Cilt-4: KALDIRIM TAŞLARI ARASINDA YÜKSELEN DEĞERLER

Yaşamımdan Damıtılmış Anılar” roman serisi 3. Volüm’ün kaldığı yerden devam ediyor... Bu cildin içinde, şahsıma ve yakın çevreme özgü olan yaşam hikâyeleri Türkiye’den ayrılacağım son güne kadar tüm hızıyla sürüyor: Delikanlılık ve ergenlik yıllarım... Ortaokulda son zamanlar... Koleje yazıldığım günler: Lise 1 ve 2 dönemleri... Yetişkin girişimcilik deneysellikleri... Terzi eniştemin himayesinde devam eden çıraklık tecrübelerim... Yaşadığım kısa vadeli aşk oyunlarım ve uzun yıllara damgasını vuracak sevda tohumları; kaçınılmaz tanışıklık yaşadığım seks bilmeceleri ve kurs gerektirmeyen cinsel tecrübelerim... Gizli buluşmalardan aleni paylaşımlara eğrilen hayat öğretileri... Beklenmedik ani ayrılıklar, hayal kırıklıkları... Filiz veren ilk siyasal görüşler, felsefe ve sosyolojiye merak... Marksizm’i hatim etme yılları... Edebiyatın içine gömülme... Sinema sanatına duyulan büyük sevda... Örgütsüz örgütlülük; militanca davranışlar, duvar yazıları, edebi tartışmalardan siyaset günlüklü dava tartışmalarına, mahalle kavgalarından siyasetlerce kuşatılmış mahallelere... Futbol günlükleri ve Rekor Spor’un şahlanışı... Ailemin, akrabalarımın, arkadaşlarımın, aile dostlarımızın ve yaşadığım çevrede bulunan kimselerin etrafında dönen birbirine bağlı veya bağımsız hikâyeler... Ve ille hem Dünya hem Türkiye toprakları üzerinde yaşanan tarihi olaylar zinciri...

Cilt-5: İNGİLTERE’ye KÖK SALINAN YILLAR

Yaşamımdan Damıtılmış Anılar” roman serisi 4. Volüm’ün kaldığı yerden devam ediyor... Bu cildin içinde, yaşam hikâyeleri Britanya Adası’nda devam ediyor: Gençlik yılları... Yeni eğitim ve kariyer alanları, değişik iş tecrübeleri ve mesleki atılımlar... Hemen hemen “kendi” olan her şey hakkında bir öğrenim eğrisini özümsemek: kendine saygı, kendine güvenen, kendini bilen, kendine değer veren, kendinden memnun, öz disiplin sahibi olmak gibi değerleri taşımanın sevinci... İngilizce dil eğitim kurslarından yükseköğrenim hayatına evrilen eğitim çizgisi... Kolej ve üniversite yılları... Konfeksiyon fabrikalarında ter döken gayretli bir birey davranışından muhasebe bürosuna uzanan uzmanlaşma girişimleri, serbest çalışma alanlarından ekstra işlere burnunu sokan heveskâr manevralar... Romantik bir dünyada hatıra defterlerine konu edilecek kadar büyük ve görkemli bir aşk koleksiyonu... Bir gecelik ilişkilerden orta ve uzun vadeli duygusal ilişkilere uzanan mahrem katkılar... Devrimci siyaset görüşünün olgunlaştığı siyasi bir platformda alınan roller ve edinilen vazifeler; aktif partizanlık günleri... Muhtelif siyasal örgütler çatısı altında örgütlü insan ilişkileri, dernekler, toplantılar, politik eylemler ve toplumsal birliktelikler... Dönüş günlerine değin yaşanmış yüzlerce olay örgüsü... Bu arada ailemin, akrabalarımın, arkadaşlarımın, aile dostlarımızın ve gerek İngiltere’de gerek Türkiye’de bulunan yakın çevremdeki kimselerin etrafında dönen birbirine bağlı veya bağımsız hikâyeler... Ve ne olursa olsun hem Dünya hem Türkiye toprakları üzerinde yaşanan tarihi olaylar katarı...

Cilt-6: ÖYLESİ DE SÜRGÜN BÖYLESİ DE

Yaşamımdan Damıtılmış Anılar” roman serisi 5. Volüm’ün kaldığı yerden devam ediyor... Bu cildin içinde yaşam hikâyeleri İngiltere’den Türkiye’ye geri dönüş bileti ile başlayıp askerlik günlerinin sonuna değin sürüyor: Ailemizin yaşadığı en büyük kayıp, mavi gözlü validemin apansız ölümü ve ardından yaşanan elemli günler... Yeni kavşaklar, yeni köşe başları... Eğitim kariyerinde acı son... Yüreğimin her kenarında sığınabileceğim bir liman arayışı... Kıvamlı zalim günler... Yeni tanışıklıklar, yeni buluşmalar... Kavşakta üç nokta: validemin son vasiyeti iki noktayı bertaraf ediyor... Hayatıma farklı renkler katacak günler... Düğün seremonisi... Legal güçler ile illegalitenin sınırlarını okşayan birliktelikler... Eşimle kurduğumuz ailenin eylemle gelen ilk bebek üyesi... Doğumun hemen ertesinde yaşadığım gözaltı süreci... Hangar kapıları açılır açılmaz bir başka tel örgüsü içine kapatılacağım askerlik günleri... Yeryüzü güçlerinin çevresinde bambaşka bir dünya: Isparta – Ankara – Erzurum anıları... Teorisiyle, pratiğiyle çok iyi terbiye edilmiş silahlı güçler, açık havada upuzun eğitim manevraları ve canlı deneyler... Bu arada ailemin, akrabalarımın, arkadaşlarımın, aile dostlarımızın, yakın çevremizdeki kimselerin etrafında dönen birbirine bağlı veya bağımsız hikâyeler... Ve özellikle hem Dünya hem Türkiye toprakları üzerinde yaşanan tarihi olaylar kervanı...

Cilt-7: 90’lı YILLARDA EMEĞE ve İNSANA SAYGI

Yaşamımdan Damıtılmış Anılar” roman serisi 6. Volüm’ün kaldığı yerden devam ediyor... Bu cildin içinde yaşam hikâyeleri askerlik günlerinin sona erdiği tarih ile start alıyor ve 1998 yılının sonuna değin sürüyor: Aslında bu yıllara damgasını vuran temel taş bireyin “ayakta kalabilme” mücadelesidir... Kariyer çizgisinde yeni profesyonel atılımlar ve çalışma hayatından esintiler... Yüksek yoğunlukta geçen öğrenim duygusu ile uygulamalı tecrübeler ve yüksek kazançlı günlere doğru evrilen bir hayat doğrusu... Tasarrufların doğurduğu yatırımcılık girişimleri... Tabiatıyla hayatın her alanında öğrenmenin, hatta yeniden öğrenmenin tükenmez duygusu: evde, işyerinde, toplumsal hayatta kurulan bağlar, kurumsal ilişkiler, kurumları temsil etme tarzı, yatırımları yönetebilme motifleri... Mali işler ve muhasebe elemanı pozisyonundan mali ve idari işler yöneticiliğine yükselen çalışma eğrisinde geçen bir yığın yaşanmış hikâyeler... Endüstriyel organizasyonlardan tarım şirketlerine, altyapı danışmanlık firmalarından aile şirketinin kurulması sürecine geçen bir emek eğrisinde kurulan insani ilişkiler ve insana saygı öğesinin yüceltilmesi... Derinliklerde gelişen bir evcil insan tipolojisinin kırıntıları... Büyük romantik aşklar koleksiyonundan tek eşli bir profile hızla ilerleyen içselleştirilmiş bir aşk esintisinin sentezi... Karşılıklı duygular... Ailenin en önemli bireylerinden birinin daha yeryüzüne katılması: bir çağrı üzerine gelen erkek evlat... Tertip edilmiş kütlesel seyahatler, organize hareketler, can dostlukların had safhada yaşanmış bin bir çeşit halleri ve sosyal faaliyetler... Sürekli yer değiştirmeler: bir şehirden diğer bir şehre, bir semtten diğer bir semte taşınan mobilize hayatın içinden seçme öyküler... Bu arada ailemin, akrabalarımın, arkadaşlarımın, aile dostlarımızın, yakın çevremizdeki kimselerin etrafında dönen birbirine bağlı veya bağımsız hikâyeler... Ve bilhassa hem Dünya hem Türkiye toprakları üzerinde yaşanan tarihi olaylar dizisi...

Cilt-8: KIRILGAN MİLENYUMUN KIZIL VAZOSU

Yaşamımdan Damıtılmış Anılar” roman serisi 7. Volüm’ün kaldığı yerden devam ediyor... Bu cildin içinde on yıla tekabül eden yaşam hikâyeleri tek bir şeye damgasını vuruyor: Değişim... Evet, bu uzun on yıllık dönem hayatımın bölük pörçük sayılabilir her bir kenarına, köşesine doludizgin uğrayan değişim, dönüşüm yıllarını içinde barındırmaktadır... Ters oluşlar, tepetaklak durumlar, sancılı pozisyonlar... Ekonomik açıdan dibe vuran dengeler, hayal kırıklıkları, iflaslar, depremler ve duygusal sarsıntılar... Hemen her günü yalnızlıkla, beyin fırtınasıyla, akıl tüketen ruh halleriyle geçen zamanlar... Ve tüm bu umutsuzluklardan umudu yeşerten kurtuluş planları, birer birer aşılarak geçilen kurtulma aşamaları... Dertlerle mücadele etmede en iyi çözüm yolunun derdin en iyi şekilde tanımını yaparak işe başlanması gerektiği ve süreci yalnız değil paylaşarak yönetmenin ders niteliğindeki etkileri... Ve umutsuzluğa kapılmanın çözüm olmadığı gerçeğini yakın dünyaya kanıtlama özverisi: her zaman bir yarın vardır... Ancak tüm insanlığın tedavi edemediği bir tek ağrı vardır ki bu konuda geliştirilmiş her türlü yöntemler sonuç verememektedir: zarar gören bir ilişki ne unutulabilmektedir ne de örtbas edilebilmektedir... Bu ilişki ise çok yönlü olabilir: bir çalışma ortamındaki alt-üst ilişkileri, bir yuva, bir evlilik, bir aşk masalı, bir aldatma, veya derin bir dostluk, bir işe, ya da bir mesleğe bağlılık, veya hayatın paylaşıldığı alanlarda gözle görünen toplumsal ilişkiler, bir yaşam tarzı, duygusal sınırlar, duygusal böğürtüler, en az iki kişi ile yaşanan türlü bağlar... Ama ben ne yaparsam yapayım, insan ruhuna zarar veren bu tip hastalıklar kendi akışı içinde ilerleyebilir... Hatıralar soluklaşabilir, ancak iyileştirici bir ten yaraları kapatmaya yetmez, yetmiyor... Dibe çöken ve dipten çıkıp yeniden dirilen duyarlı hikâyeler nehrin akıntısında yol alıp giderken, yaşantımdaki değişimler devam ediyor... Bu arada ailemin, akrabalarımın, arkadaşlarımın, aile dostlarımızın, yakın çevremizdeki kimselerin etrafında dönen birbirine bağlı veya bağımsız masallar... Ve inadına hem Dünya hem Türkiye toprakları üzerinde yaşanmış tarihi olaylar sıradüzeni...

Cilt-9: EMEKLİLİĞE SIĞINTI MERDİVENİNDE YÜREK SIZISI

Yaşamımdan Damıtılmış Anılar” roman serisi 8. Volüm’ün kaldığı yerden devam ediyor... Bu cildin içinde yaşam hikâyeleri dönüm noktası olarak adlandırabileceğim bir dönemin içinden geçerek ilerliyor: Her şeyden bir emeklilik düşü çıkartılabilir mi? Ya da emekliliğe doğru koşmak düş görmek gibi bir şey midir? Gerçekte, emeklilik doğru bir sanat değil. Günlük yaşantıdan silmeye çalışmanın da ötesinde diğer önermelere açık olan bir hareket tarzıdır. Bazen benzersiz, bazen ayrıcalıklı. İnsanlar hangi koşullarda olursa olsun geçinmek için ya da hayatlarını sürdürebilmek için çalışmak ihtiyacını duyarlar ve kesintisiz kazanç sağlama yollarını ararlar. Ve bazen tek bir yerde çalışmak bile yeterli görülmeyebilir... Bana gelince, senelerdir kuyruklarda olmaktan ve yaşadığım toprakların krizlerden bir türlü kurtulamayışının bıkkınlığı içindeyim... Sürekli bir maraton hali. Hep bir koşuşturmaca. Yoruldum. Ve yeni ama hoş bir gezegene nakil etmenin zamanın geldiğini duyumsar gibi oluyorum. Yeni toprakları solumak, yeni insan ilişkileri içine dalmak ve yeni bir hayat tarzı oluşturmak. Düş mü? Belki. Ben daha çok umutlu bir bekleyişin adı olarak kullanıyorum emekliliğe sığınmayı. Emeklilikten kastım ise çalışmaktan kaçınmak ve bir köşeye çekilmek değil. Başka bir düzlemde yepisyeni bir hayatı oluşturmak. Bazıları kendi nefretlerini ifade etmek için buna gerçeklerden kaçış diyebilir. Ben yaşamım boyunca “gerçeklerden kaçış”ı hiç anlamadım. Niçin insanın ruhunu arada bir temizlemesi, yenilemesi kötü bir fikir olsun ki? Din olgusunu, milliyetçiliği ve ot gibi yaşamayı hiç anlayamadığım ve içime sindiremediğim gibi. Dine olan inancımı on bir yaşındayken terk etmiş, milliyetçiliğin ise on beşimden itibaren karşısında olmuş, ot gibi yaşamayı ise çok uzun ama çok uzun zaman önce reddetmiş birisiyim. Şahsen ben taşıdığım nüfus cüzdanın haricinde bir ülke insanı değilim; ve inancım şudur ki herkes bir dünya vatandaşıdır, nereden gelirse gelsin. Buradaki hikâyeler de “güzel ve lokum gibi bir dünya” üzerinde yaşamanın hayalini konu ediyor ve işte o kendi gerçeğine adım adım ilerliyor... Ve elbette bu arada ailemin, akrabalarımın, arkadaşlarımın, aile dostlarımızın, yakın çevremizdeki kimselerin etrafında dönen birbirine bağlı veya bağımsız masalları da unutmuyorum... Ve hem Dünya hem Türkiye toprakları üzerinde yaşanmış tarihi olaylar silsilesini de hevesle dile getiriyorum bir kez daha...

Cilt-10: YAŞANMIŞ ve YAŞANACAKLARA DAİR VARSIL BİR MİRAS

Yaşamımdan Damıtılmış Anılar” roman serisi 9. Volüm’ün kaldığı yerden devam ediyor... Bu SON cildin içinde yaşam hikâyeleri emekliliğe sığıntı paftası olarak adlandırabileceğim bir dönemin içinden geçerek ilerliyor: Maceraperest bir dünya turunun hazırlığı mı? Yoksa farklı ve çekici bir takım yerleşkelerde yerleşmenin yollarını mı aramak? Şimdi sıra düşleri gerçekleştirme zamanıdır ve benliğini aradığım “yazgı”ya doğru yola koyulmanın sırasıdır. Sözünü ettiğim “yazgı”yı inançsal bir içerik ile algılamayın. Kader ya da alın yazısı ile alakası yok. Bu kavramlar bana yabancı. Kastedilen varmak istediğim uç noktadır. Yüreğimin senfonisini dinlercesine bir gün orada bir gün burada anlayışı hâkimdir. Aşırı düşsel bir dünyada yaşamak belki gerçeklerden kaçış olarak algılanabilir ve mantıki sonuçlarıyla değerlendirmeye kalkışıldığında insanı tımarhaneye tıkabilir. Ancak aklı estiğinde bir yerden kalkıp başka bir yere gitmesi, ziyadesiyle orayı alabildiğine ziyaret etmesi ve kim bilir belki orasını kendisine ev yapması, bir insan için yaşamak gücü değildir de nedir? Gerçek bir yürek zenginliğinin işareti değil midir? Seksenlerde tanıştığım Yunanlı kız arkadaşım genç Callia’nın bana arkadaşlığımız boyunca sıkça söylediği gibi: “İnsan bir varlık olarak hayat boyu kendi kendini yeniden yaratmalı, yaşamını yenileyebilmelidir.” Çok haklıydı. İnsan sanatını çalıştırarak istediği gücü elde edebilir... [Buradaki sanat sözcüğü arzu ettiğiniz her şey için geçerlidir.] Dolayısıyla uzun-kurgulu yaşam hikâyeleri parmağımın ucundaki “güzel ve lokum gibi bir dünya”nın eteklerinde son buluyor. Ve hiç kuşku yok, bu arada ailemin, geride kalan ve hayatta olan tüm akrabalarımın, arkadaşlarımın, aile dostlarımızın çevresinde dönen birbirine bağlı veya bağımsız masallar da yazılıyor... Ve yine diğer taraftan hem Dünya hem Türkiye toprakları üzerinde yaşanmış tarihi olaylar serisi de içimden geldiğince dile getiriliyor...

 

***...*** 

Seref Sayman

Saros Körfezi, Ekim 2018 -Eylül 2020  

[📷 İskeleden Körfez, Saros, (Ekim 2018). 

(*) Önceki Makale: Dünya Yansa Yorganım Yok İçinde

(*) Sonraki Makale: Can Evimdeki Konuk ~ Yaratıcılık 

***…*** 

 [ÖNCEKİ] << [ANILARIM] >> [SONRAKİ] 

>>> [İçerikDizini] 

***…***