Vay Anasını Sayın Seyirciler!


Şakacı Sokak futbol kulübü ACAR SPOR (1980'ler)

Boş Bir Arsada Dört İri Taştan Dikilen Kaleler Arasında 

SPORSEVER TARAFTARLARA HİTAP EDEN…

REKABETÇİ  GÖNÜLLERE PARMAK ISIRTAN…

CESUR YÜREKLİ TAKIMDAŞLAR… 

Değil televizyonlardan canlı ya da banttan maç görüntüleri izlemek, televizyon denilen cihazın varlığından bile haberdar olunmadığı yıllarda, TV kameralarının işlevini çığırtkan çalçene spor muhabirleri üstleniyorlardı. Bir maçın önemli karelerinin art arda getirilmesiyle oluşan maç hikâyeleri, bizim çocukluğumuzun naklen yayınları gibiydi. Çocuk ya da mizah dergilerinde – “Gol Kralı”, “Utanmaz Adam Futbolcu” tarzında isimlerle - tefrika edilen çizgi romanlar gönlümüzde yer tutarken bir de çikletlerden çıkan resimli kartlar vardı ki, o zamanın gerçek futbol yıldızlarını da barındıran görüntüleriyle futbol tutkumuzu iyiden iyiye ateşlemişlerdir...

Yetmişli yılların Kazasker’ini anımsamak

Hani o devir yaşamış ve görmüş olanlar

Olduğu kadar hiç yaşamamış ve görmemiş

Olanlara döktürmek istendiğinde

Tüm bildiklerimizi olduğu kadarıyla

Akla çakırpençe adı gibi Acar Spor Kulübü

ile derece üstüne derece kırmış Rekor Sporu

Elbette olmazsa olmaz komşu mahalleli

vee ezeli güzide kulüplerden rakipleri

ama bir karış kadar yakınında ama birkaç kilometre

semtler uzaklığında ve sanki hepsi bir mahalleden gibi

Oral Spor, Kozyatağı Spor, Akın Spor, Şahin Spor,

Bostancı Spor, Şenesenevler ve Akdoğan Spor

Şakacı Sokağın kral futbolsever tarihinde

Adlarını kazımışlardır dünden bugüne

 

Nitekim daha altmışların sonunda

Ve taammüden ben ve yaşıtlarım pek ufakken

Futbolun çayır çimende coşkuyla yaşandığı yıllarda

O neslin ağabey takımından her biri ayrı efsane

Hatta ayakları yerden kesen cüretkâr birer cephane

Halef olanlara öncü yürüyüşünü sürdüren birer meşale

Sanki kurmay futbol liginin gençlik kollarından

Yetmişli yıllara devren kalan

Kazasker’in girişinden Kozyatağı hat boyunda

Arşınlamadık turnuva çimenliği bırakmayan

Hilmi Paşa’ya komşu ve hemen ötesinde

Yapıtaş sitesinin kocaman bir bölümünde

Veyahut da Şemsettin Günaltay’a bitişik

Gür ağaçların sakladığı Çamlık sahasında

Bittabi şimdi yerlerinde yeller esen

Kenar çizgileri tebeşir tozundan babayani

O zamanlar çakı gibi delikanlı sporcu ağabeylerimizden

Bizlere vekâleten başlattığı futbol günleri

Kısmen kulüp diye kullanılan belli başlı klasik mekânlarda

Dünya futbol klasikleri serisine taş çıkartacak cinsten

Her biri terli ve tozlu maratonun evlatları

Ve tiryakiliği zorlayan müdavim seyirci taraftarları

Ey, yediden yetmişe tüm Şakacı Sokaklıları

Futbol çatısı altında toplayan

Öncüleri Ekal familyasından İlhan ağabey, Atilla ağabey

Ağabeyim Hayrettin’in arada kaçamak bir boy gösterdiği

Efsane kaleci Kadri Karakaya ve diğer komite ahalisi 

Acar Spor Kulübü diye övünç duyduğumuz

Bir kral futbol takımımız vardı

 

Kazasker yakasında böyle bir muhit kulübüne

Şakacı Sokak futbol kültürü ile donanmış

Kraliyet turnuvasından kral kupalara uzanmış         

Gözde mahallemizin diğer mahalle ekiplerinin

Ayaktopu lokallerini saymazsak eğer

Futbolcuya hitabeden adına layık kulüp camiası

Hiç yoktu diye mırıldamasak da böylesi pek bulunmazdı

 

Hilâfsız nah böyle bir kulüp

Varsıl, yoksul, göçmen, macır, eğitimli ve de kör cahil

Bu şundan, o bundan demeden, renk ayrımı gözetmeden

Mahdum körpeliklerden cumhur evladiyeliklere

Tüm Kazaskerlileri dernek çatısı altında toplayan

Ve kimi herkese spor sevgisini kazandıran

Ve kimi herkese futbol kazanını saydıran

Ve kimi herkese centilmenliği dokunduran

İçki-sigara-haşhaş gibi bedbahtlardan uzaklaştıran

Kumar-kahve-oyun vesaire’den soyutlayan

Ama asıl Kazasker’e bağlılık ve vefa ve değerbilirlik          

Duyguları benimsetip aşılayan hem de paylaştıran

Adını asla unutamayacağımız bir konutumuz olmuştu

 

Öte yanda arkadan organize tecrübeli gelenler

Bir de çayır bulduklarında futbolu eksik etmedikleri

Ayaktopunun kalitesi olduğu tozlu veya çamurlu zeminde de

Hiç başka söze ne hacet var dendiği gibi toplandıklarında

Yemişçi ecnebi familyanın hemen hudut başında

Veyahut da Davut Bulgur arkadaşımın Acar Apartmanı

Karşısındaki upuzun bacaklı oyma topraklı çayırda

Hadi bilemediniz Cengiz biraderlerin Hilmi Paşa yokuşunda

Beyaz Köşk’ün komple karşı parselinde veyahut da

Yola paralel otlak meranın sere serpe bir ucunda

Dört metrelik iki taşlı alt kaleden çizgisiz mesafeleşerek

Trikotajcı Engin kardeşimizin atölye evi önünde taşlı üst kaleye

Orda olmadı, terk edilmiş gibi görünen yukarı otluklarda

Elma ağaçlarıyla çevrili veya ayva veya armut veya dut

Yetmişli yıllarda top çevirdiğimiz hemen hemen her günde

Daha ilkokul sıralarındayken tertiplediğimiz

Ortadayken adını koyduğumuz mahallemizin “junior” takımı

Rekor Spor rekordan rekora koşan bir pir sultandı

Çocukluk arkadaşım İbrahim Çankaya ile bir mecrada

Karar verdiğimizde iki kişiydik sonra üç, dört, on dört

Terlettiğimiz laci formalar üstünde yazılı REKOR

Bize hediyeydi trikotajcı Yakup ağabeyden

Oysa bacaklarımızda ne doğru dürüst bir konç

Ne de ayaklarımızda doğru dürüst ayakkabı

Zaten es geçiyorum madalyonlu kramponları

Tertiplediğimiz hafta sonu turnuvalar turnelik yaşımızda

Ve muhteşem kadro zenginliğimizle serpilip ustalaştık

Vakti zamanı geldiğinde kaynaştık Acar Spor’a kaynaklandık

İlhan Ekal artık hem bir cebbar ağabey hem de ekibe hoca

Tekaütler sınıfından tüm diğer ağabeylerimiz gibi

Çok seyretmiştik her birini ongunluk ve karnaval havasında

Ve futbolun a-b-c’sini aldığımız o köşklü yapısallıkta

Topsuz seyrederken bulmuştuk kendimizi toplu Çamlık çayırında

Ve orada top koşturan bizim köyün futbolcu milleti

Saymıştım başta kendimi ve genç sporcu arkadaşım İbrahim’i

Ve yine kaleciyle devam etsem Mehmet’i, panter Hüseyin’i

Sonra geri dörtlüden orta alana Karadenizli komiteyi:

Eyüp’ü, Adem’i, Yaşar’ı, Genco’yu,

Ha bu arada öncellerden Davut’u, Okan’ı, Özcan’ı

Özkan’ı, Yiğit’i, Engin’i ve Efendi’yi

Hem akabinde transfer ettiğimiz sarı Ömer’i, Levent’i

ve sır gibi gittikçe büyüyen kadro zenginliğinde

foto Erkan’ı, sarı Çetin’i, çatık Bülent’i, çelik Mustafa’yı

Unutmayalım bize el hüneriyle nakış ederek

dikişli top yetiştiren biricik kuzenim Nedim’i,

Hem sağlı hem sollu kaptan rekabetinde top cambazı Ergun’u

Bizim mahalleden olmasa da nereden geldikleri bilinmese de

Hep o rekorlu durağın bileşkesinde ateş Erdoğan’ı

Yazmazsam ayıp ederim hem de keder eylerim

Faşist koloniden Adnan’ı, Semih’i, Metin’i, Apo’yu

Önce bize katılan sonra başkaldıran

Bir darbeyle Oral Spor adını layık

gördükleri bir dar sokak kulübüne meyillenen

Gidenlerin yerini alansa vardı Sayman Ap’dan

Yetiştirdiğimiz bıcırık kafilesi

Recep’ler, Kemal’ler, Aybars’lar, Barış’lar  

Ne unutmak mümkündür dünü ne de

Halim salim antrenmanlı düğün gününü

Hadi bakalım şimdi çözelim o güzide düğümü

Taşıyalım omzumuzda kraliyet güğümümüzü

Görelim bakalım ne taçlar hak etmişiz

Topu taca ıskalamadan sıralayalım birer birer… 

Şakacı Sokak’ın Futbol Kralları 

Haklısınız; gerçekten de çamaşır ipine mandal yerleştirecek kadar upuzun bir giriş oldu. Ama bu semte istisnaî bir atletik konunun içeriğine insanın kendini kaptırmaması elde değil. Dile kolay... On yıllara varan efsane bir döngüdür bize ağabeylerimizden kalan ve bu kervanda bayrak teslimi gibi bir şeydir bizden sonrakilere aktarılan... 

Hepimiz daha körpe bir bacaksızken annelerimizin ve babalarımızın ısrarla önümüze doğru yuvarladığı ve tekme sallayarak ayak gücümüzü ölçmeye çalıştıkları lastik bir topun keşfi ile başlayan süreç delikanlılık çağımızda bizi vazgeçilmez bir sporun eşiğine bırakmasından ibarettir. Herhalde bu anlayış çerçevesinde herkes kendi mahallesinde ayak topu oynamıştır... Zaten günümüzde de teknoloji ile gelişen piyasa futboluna bu kadar sıkı bir şekilde bağlı olmamızın da en büyük nedeni bu değil midir? Gönül verdiğimiz sporu, dostluk ve kardeşlik öğeleri ile birlikte mahalle kültürü çerçevesinde yapmak, çocukluğumuzun en büyük mutluluklarından değil miydi o tarihlerde? Hiç abartmıyorum, her mahallede, özellikle yazları sabah gün ışığından akşam karanlık çökene kadar sekiz, bilemediniz dokuz maç yapılırdı... Bazen bedelsiz iddialar üzerine oynanırdı, bazen de gazozuna, Coca-Cola’sına... Ha, elbette istenirse bu maçlardan önce, çok nadir de olsa aralarda veya sonrasında diğer oyunlar da oynanırdı...

Kazasker Şakacı Sokak’ın futbol serüveni de kendi içinde toplumsal bir fenomendir. Şimdi sıkı durun bu konsept çerçevesinde tarihsel bir maceraya yolculuk edeceğimiz o kısacık an geldi. Yakın bakalım stadımızın tüm ışıklarını! 

[📷 Bugün beton kutucukların esaretinde Şakacı Sokak, (Aralık 2018).] 

[📷 Pire🚲 ile “Kadıköy Pendik Gittik Geldik” Turu; Bostancı, (Ağustos 2017).] 

Seref Sayman

Babaeski, Ekim 2018 -Eylül 2020  

[📷 Urümeli’nde Salı kaçamağı; Babaeski, (Şubat 2020).] 

(*) Önceki Makale: Dostluğun Ömrü Yüreğimiz Kadardır

(*) Sonraki Makale: Meşin Yuvarlağın Erinçli Yıldızları 

***…*** 

 [ÖNCEKİ] << [ŞAKACI SOKAK] >> [SONRAKİ] 

>>> [İçerikDizini] 

***…***