Hayatımı Kökünden Değiştirecek 2023 Yılının Yolculuk Hedefleri

Hayatımı Kökünden Değiştirecek 2023 Yılının Yolculuk Hedefleri 

“Siz biraz fazla düşünüyorsunuz,” demiş Küçük Kara Balık. “Durmadan düşünmenin yararı yok. İlerlemek istiyorsak harekete geçmeliyiz.” 

gEZENTİ bİSİKLET ~ E-2023/002

Esinti Tarihi: Perşembe, 05.01.2023 

“E, kardiş yolculuk nire?” 

Ne zaman çevremdekilere memleketin sınır kapılarını aşan bir seyahate çıkacağımı söylesem bana yöneltilen ilk sorulardan biri bu oluyor. 

Keşke her yanıt bu kadar kolay olabilse! Hele yıllardır o pek övündükleri laissez-faire ekonomisi altüst olmuş, parası pul hale geldiğinden dünya ölçeğinde konvertibilite değerini iyice yitirmiş, geçim zorluklarına damga vuran hayat pahalılığının yanı sıra iki kuruşu bile bira araya getirmenin bin bir güçlük yaşandığı, her şeyin hayat-memat hale geldiği bir ülkenin pasaportunu taşıyorsan bu soruya direkt, doğru dürüst bir cevap verebilmek harbiden zor. 

Kimileri kafa karışıklığından dolayı nereye veya nerelere gideceğine dair namusluca karar veremiyor olabilir ama biz T.C.’lilerin önünde bariyer gibi dev bir engel, gelişmiş dünya ülkelerinin gözünde itibarı sıfıra, hatta sıfırın altına inmiş koskocaman bir bordo pasaport gerçeği var. Seyahat için bir bütçe oluşturmak, bunun için önceden karınca kararınca bir kaynağı oluşturacak parayı biriktirmek ayrı bir dert, vizeli ülkeler karşısında o vizeyi nasıl kapacağım telaşına girmek ve belki de sırf oraları gezmek uğruna bilmem kaç takla atıp başvuru stresini ta dibine kadar yaşamak, onay geldiğinde havalara uçup: “yippeeee helal olsun adamlara... şu kadar vize vermişler” deyip sevinçten bir şişe rakıyı devirmek, yok olmadı ret verildiğinde ise düşen yüzle paramparça olmuş bir kalp resminin altında “tüh Allah belanızı versin tümünüzün!” deyip bu defa kederden o bir şişe rakıyı devirmek çooook ayrı bir dert. 

Tam da bu nedenle işte bir T.C. logolu bordo pasaportlu vatandaşın kafası ‘nereye’ gideceği ile karışmaz; bilakis, o ‘nereye’ gideceğini ziyadesiyle bilir, büyük heyecanla planlarını buna göre yapar, ama onun kafası en fazla ‘nasıl’ gideceğinin şimşir yükü ile doludur. Tam bir şişe şaraplık çalıkuşu hikâyesi size. 

Neyse, bunlar hayatın muzip gerçeği deyip esintiye devam edelim... 

Bana gelince bir önceki yazımda belirttiğim üzere bu yıl bisikletle Türkiye yollarını fethetmektense dünya kardeşliğinde çok farklı deneyimler yaşamak istediğimin altını çizmiştim. İşin doğrusu kozmos yörüngesinde benim atraksiyonlarım her zaman vardır. Ama sabit bir plana çakılı kalmaktansa bu kez farklı bir şeyler olsun istiyor ve plansız, rotasız, spontane birtakım şeyler deneyimliyeyim diyorum. Böyle bir uygulamaya ne kadar sadık kalabilirim, nereye kadar taşıyabilirim bu harbiden de benim için bir ilk tecrübe olacak. 

Çünkü yine de kendimi bildiğim için söylüyorum, kabataslak, müphem bir plan yapmak fikri bana hiç fena gelmiyor. E, bunu itiraf etmeliyim ki, işe vizeliler ve vizesizler diye ayırarak başlayacağımı zannediyorum. Sonra vizesiz yakınlar ile vizesiz uzaklar... Vizeliler için de onay alınırsa şunlar... şunlar... Alınamazsa bunlar... bunlar... 

Başına gelen herkes için nasıl bir duyguya kapılmaksa benim için de vize reddi son derece onur kırıcı bir ‘haleti ruhiye’ vaziyetleri. Bugüne kadar sadece bir kez ABD’den ret aldım. 2015 yılıydı. Gurur yaptım bir daha başvurmadım. Açıkçası ret yemek dünyanın sonu değil ama dünyayı sadece gezmek, görmek ve keşfetmek arzusunda olan bir bordo pasaportlunun düştüğü bu merhametsiz, saçma sapan tutum son derece öz saygı kırıcı bir manzaraya tanıklık etmekte. 

Her neyse. Bu negatif düşüncelerle enseyi karartmayalım şimdi. Benim hayallerim var. Ütopyamın ne olduğunu beni 2017’den beri takip edenler bilir. Hatta ilk blogumu yarattığım 2008’erden beri... 

Gelelim bugüne... Şimdilik işe ufak tefek çiziktirmelerle başladım diyebilirim. Bazen yüzeysel, bazen derin araştırmalar yapıyorum gerçekten gitmeyi çok istediğim ülkelere dair. Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre dünya üzerinde 208 ülke var. BM tarafından tanınsın ve tanınmasın Avrupa’da 64, Asya’da 53, Afrika’da 58, Amerika kıtasında 55, bunun 12’si Güney Amerika’da, Okyanusya kıtasında da 15 ülke yer alıyor. 

Velhasıl ben bir gezgin değilim. Gezentiyim. Gezgin olmaya da pek niyetim yok zaten. O başka bir dünya. Gezenti olmak ise gezginin yumuşak karnı gibidir. Yani bir durak biter, istersem ötekine devam ederim, istemezsem geri döner bir sonraki seyahatime hazırlanırım. 

Tabi bu yıl çok farklı olaylar var. Mesela ilk üç ayım çok önceden rezerve edilmiş durumda. Sonraki iki-üç ay da ülkenin seçim meçim meseleleri. Yani en iyi tahminle ‘Haziran’ ayına kadar bloke edilmiş bir kabuğun içindeyim. Sınır ötesi geziler en iyi koşullarda haziran ayında başlayabilir öngörüsüyle gezmen tasarımlarımı buna göre şekillendirebilirim. Dolayısıyla kala kala bir 6 aydan söz edebilirim 2023 yılı için. 

Altı ayda ne kadar ülke gezebilirim ne kadar uzaklara gidebilirim? Bunların kaç tanesi vizesiz, kaç tanesi vize başvurulu olabilir? Bu şablonu kafama oturtunca listemin mümkün mertebe daralacağını şimdiden öngörebiliyorum. Ancak bazılarının benim en çok ilgimi çeken ülkeler sıralamasında ön yerleri kapacağına dair hiç kuşkum yok. 

5 Ocak, 2023 İtibariyle Listeme Dâhil Olanlar 

(Tabi burada kısa bir anımsatma notu düşeyim. Bu yolculuklarda ben yalnız olmayacağım. Yani yanımda iki kişi daha olacak. O yüzden şimdiye değin yazdıklarımı birinci tekil yazıyor olsam da aslında kendileri de iyi niyetle benimle aynı fikirde olduklarından kastım ‘biz’i ifade eden birinci çoğul biçimidir. Bu yüzden bundan sonra ikinci şekil ile devam edeceğim.) 

Yolculuğumuza hem ‘itibarlı’ hem ‘gamsız-kedersiz’ bir start olmalı diyerek yine vizesiz Balkan ülkelerini ziyaret ederek başlarız diye düşünüyoruz. Belki bu promenat 6 ülkeyi de içine alan büyük bir turu kapsayabilir. Yani harf sırasıyla yazarsak: Arnavutluk, Bosna Hersek, Karadağ, Kosova, Makedonya, Sırbistan... 

Akabinde biraz komşulara doğru hareketlenebiliriz... Mesela Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan neşemize neşe katabilir... Savaş hali olmasaydı Ukrayna, Belarus ve Moldova’yı da listeye katabilirdik ama haddinden fazla hassas bir durumla karşı karşıya kalma gerçeğiyle yüzleştiğimiz için kıdemli ikinci bir görüşe ve karara gerek var diye düşünmekteyiz. Rusya’ya gelince... Bu yılki planlarımız içinde o da bize pek sıcak gelmiyor. Nedenini biraz sonra yazacağım.

Hiçbir surette adlarını bile anmak istemediğimiz Orta Doğu ve Arap ülkeleri ise listemize girmesi mümkün olmayan ‘absolutely no-entry’ yerler olduğundan bunları es geçiyoruz. Ne Suriye ne Irak ne İran ne de diğer körfez Arap dünyası bizim literatürümüze ve dünya vizyonumuza uymamaktadır. Onlar eksik kalsın biz yolumuza devam edelim... 

Vizesizler sonrasında Batı Avrupa (güney batısı dâhil) ülkeleri ile serüvenin sürmesini arzuluyoruz. “Acaba niye bugüne kadar gitmemişiz”in derdiyle yanıp kül olduğumuz Yunanistan ile Schengen zincirlerini kırabilir miyiz? Kaldı ki benim Londra yıllarımda en fazla Yunanlı arkadaşlarım olmuştur. Pek severim kerataları. Aslında biz halk çocukları olarak o kadar uyumluyuzdur ki, iki ülkenin dar kafalı politikacıları, yerli yersiz ırkçı ve sağcı zihniyetle hareket eden salak yurttaşları yüzünden meseleler bütünüyle hep halka indirgenmektedir. Milliyetçilik ve dincilik her iki ülke halkları için son derece tehlikeli ve zararlı bir manzara oluşturmaktadır. (Neyse siyaset tartışması, felsefe parçalaması yapacak halde değilim, gezenti hülyamıza devam edelim biz.) 

İşte en fazla görmeyi talep ettiğimiz Yunanistan’a değil bir kere birden çok gezi planları yapabilmeyi çok istiyoruz. Atina’sı, Selanik’i, Dedeağaç’ı bir yanda, muhteşem yerleşkeleriyle görmeye değer Adalar diyarı diğer yanda... Mükemmel bir seyyah seyri olabilir. 

E, tabi, aile köklerimizden dolayı yakın olduğumuz bir diğer ‘komşi’ de Bulgaristan... Üstelik şu Agatha Christe’nin Orient Ekspresi ile Avrupa’ya açılmak ne şahane olurdu! Tamam, peki, Sofya treni ile de en azından bu arzumuzu bir derece köreltebiliriz. Sofya’dan Razgrad, Şumnu, Tırnova ve diğer güzelliklere Varna ve Burgaz’a... 

Ah be Schengen nelere kadirsin sen... Hadi göreyim seni... Çak bir Schengen yapalım bir sürü ‘yengen’... (Yengen sözcüğü kafiyeli olsun diye muzipçe seçtiğim bir ifade, yoksa başka bir şeye anlam kazandırdığımdan değil.) 

Yunanistan ve Bulgaristan Avrupa’ya doğru açılan kanal gibiler... İster demiryolu ile ister karayolu ile... Ha, istersek havayoluyla da inebiliriz gitmeyi hedeflediğimiz destinasyonlara... 

Mesela İsviçre’de Alp’leri görmeyi, o meşhur kırmızı Bernina Expresiyle yolculuk edip İtalya’ya geçmeyi ne kadar çok düşlüyoruz. Tarihi Roma’dan Floransa’ya ve hatta gondol gezili Venedik kentlerini dolu dolu fotoğraflamayı... Almanya’nın iki özel, güzel, müzelik rotasında: 1) Masal Yolu; 2) Romantik Yol; güzergahında hayal kahramanlarına eşlik etmeyi... Avustur’yada Salzburg’a gidip Mozart’ın doğduğu evi ziyaret etmek yetmez, Hallstatt ile de taçlandırmak gerekir geziyi... 

E, Avrupa’da olmazsa olmazın diğer kapısı İngiltere... Bu kez İskoçya’da Edinburgh ve Glasgow programı çerçevesinde Harry Potter’ın öykülerinde geçen yerleri de keşfetmemizin bünyemize vitamin takviyesi yapacağı düşüncesindeyiz. Glenfinnan Viyadüğü listemizin en başında yer alıyor. Aslında başlı başına bir Harry Potter dizisi yapılabilir. Farklı kentlerde de olsa büyüleyici serinin filmlerinde geçen mekanları görmek isteyebiliriz. 

Tabi UK vizesiyle İskoçya’dan İrlanda’ya geçmek fikri de hiç fena değil... 

Gelelim Asya kısmına... Kesinlikle bu seneye yetişmez fakat en azından gelecek yıla dair bir tüyo vermiş olmak için yazıyorum. Batı Avrupa ne yazık ki kesedeki kaynakları tüketen en pahalı gezi dünyası. Bu nedenle dikkatli hareket etmek gerekiyor. Muhtemelen seçimlerden sonra $, € ve £ kurlarında büyük artışlar, doğrusu “TL” paramızın korkunç boyutlarda değer düşüklüğü yaşayacağı çok açık. Bu nedenle Asya ve Latin Amerika ülkeleri daha cazip hale gelebilir. 

Mevsimsel şartları da iyi değerlendirerek bir Trans Siberya macerası hayalimiz var. Rusya’yı başka bir nedenden dolayı değil bu yüzden öteliyoruz. Zira tren yolculuğu Moskova’dan başlıyor Vladivostok’ta sona eriyor. Yaklaşık 9.300 KM’lik uzun bir demiryolu yolculuğu bu. Bağlantı hatlarıyla Moğolistan’a ve Çin’e geçilebiliyor. Ben zaten yıllar önce bunun rüyasını görmüştüm. Rüyanın etkisiyle uzun bir süre kafaya takmış biri olarak yıllardır düşünmeden edememiştim. O gece karanlığında rüyadan uyanmış hemencecik laptopuma sarılmış, ‘power-on’ düğmesiyle aydınlanmış ekranda araştırmaya başlamış, not defterime kısa notlar düşmeye kalkışmıştım. Nasıl böyle komik şeyler insanın başına gelebiliyor, tam bir mucize valla. 

Belki bunu da seneye konuşuruz...

Bak nereden nereye... Nasıl bir kafa yapım var anlaman biraz zaman alabilir. Biliyorum, plansız çıktığım bu seyyah hayalinde birden fazla yıl ötesine geçen inanılmaz bir planı imgelemek benim için giriş paragrafı gibi bir şey. Ziyadesiyle hayatımı(zı) kökünden değiştirecek 2023 yılının yolculuk hedeflerim(iz) işte böyle bir duygu silsilesi... 

Bir sonraki esintide görüşmek üzere...

Mürekkebe banmış esintili Sevgilerimle,

Gezenti Bisiklet    

***…*** 

(*) Önceki Makale: Bu Yıl Farklı Bir Dünyanın Sayfalarını Çiziktiriyorum

(*) Sonraki Makale: Dalyan’a Dair Doğasever Bir Günce 

***…*** 

[ÖNCEKİ] << [ESİNTİLER] >> [SONRAKİ] 

>>> [iÇERİKdİZİNİ] 

***…***