***Otobiyografim***
Dilimin kemiğine bakmaksızın kaleme
aldığım özel bir türdür...
Boşlukların doldurulduğu enstantaneler... Sıra dışı sevdalardan seçmece özel bir demet; gökdelen duygulardan bir buket... Mücadele insanı olmanın gururu... Kariyerizm mi? Otoritesini hiç tanımadığım, asla tanımayacağım tek şaheser... Tatlı, acı, talihsiz, gencecik başıma gelenler... Islak ve kırılgan “nereden nereye” değil; “selam millet, işte buradayım” demenin onuru...
İlk aşklarınızı şöyle bir hatırlayın. İki kişilik ruhsal bir kurgu… Vay canına! Nasıldı ama!!.. Benim romantizme bulaşmış ilk aşklarım ise şıpsevdiydi, harbiydi, çekiciydi, sevecendi, koruyucu biçimindeydi... Ben gördüğüm her albenili, havalı, hoş görünümlü, alımlı, güzel kıza anında âşık olabilecek kadar esnek ruhluydum... Gündelik yaşamın içinden, ama başka bir dünyadan fırlayıp gelir gibi ansızın ortaya çıkıverirdi o ilk aşklarım. Kendimden beklemediğim ani tepkiler vermeye, başka biri gibi davranmaya başlardım hemen devamında. Sevdiğimden başkasını gözü görmez bir insan oluverirdim sonrasında. Dünyam iki kişiliktir diye düşünmeden edemiyordum öyle ya!!! Acısıyla, mutluluğuyla, tutkusuyla ve heyecanıyla, tüm çelişkileriyle bir kurguya ve hatta maceraya dönüştürdüğüm romantik aşklarım, masallar ve gerçekler arasında gidip gelirdi... İşte; mahallemizden çocukluk arkadaşlarımdan bir ilk sevi örneği de tutkunu olduğum Berrin perisiydi...
>>Üç küsur yaşımda okumayı söktüm VE kendimi kitaplar arsında kaybettiğimde henüz beş bile değildim...
>>Beşimde hayatımın en değerli
organların birinden koparılmaya çalışılan o mülayim et parçasını saklarken
yakayı ele verdim...
>>Altımda ilk sarışın göz
ağrısını, yedimde de ilk bağrıma bastığım omuzdaş aşkı tattım, yanağından öptüm
sevgilimi…
>>Maceradan maceraya koşarken birbirinden tatlı belalar yaşadım gönül kahramanlığı yaparken…
>>Maceradan maceraya koşarken birbirinden tatlı belalar yaşadım gönül kahramanlığı yaparken…
>>İşte bunların birinde, okuldan atılmama kıl payı kalmıştı ki, geldi, koştu, kurtardı ilkokul kıvırcık cananım...
>>On birimde terk ettim hülyalı dini, henüz okumaya başlamıştım Hikmet’i...
>>Bana şairlik eden beynini
açtı, yazdım iki satır minnetimi...
>>On altımda kentimden terk
etmeye zorladılar, insanlıktan kısmetini almamış cemaat-i suratsızlar...
>>On yedimden yirmi altıma
okyanus aşırı ülkeye çiçek verdim...
>>Hiç beğenmediklerime boyun
eğmedim, pis, hödük suretlerine tükürdüm...
>>Kimi günler açlık da yaşadım,
eski de giyindim, konutsuz da kaldım lakin kanla coşan damarım dayandı…
>>İtibarlı tercüman-piyade diye
gönderdiler NATO'nun ABD teşkilatlı uç köşesi Emniyet Bölüğü'ne, hem de pederimin er kentine (Erzurum)...
>>Çok sefer yırtmıştım kefeni,
ama her şeyi aştım dediğim gibi...
>>Reşit Rey’de bulunmadım,
denizin dibine yelken de açmadım, madene de inmedim...
ve henüz ne Türkiye’yi pedalladım bir baştan bir başa ne de Dünyaya açıldım
bisikletimle!
***...***
***...***