EĞİTİLDİĞİM YERLER ~ Tanıtım Yazısı
ZAMAN DÜNDEN BUGÜNE, BUGÜNDEN YARINA ÖĞRENCİ KILIK KIYAFETİNE KONU OLAN HER ŞEYİ EN İYİ ŞEKİLDE DEĞERLENDİRME ZAMANI
Bu bölümde gittiğim okullar hakkında anılı
bilgilere ulaşabileceksiniz:
- Kozyatağı İlk Okulu (1969-1974)
- Suadiye Orta Okulu (1974-1977)
- Kadıköy Marmara Koleji (1977-1979)
- London Study Centre (1979)
- Kingsway Princeton College (1979-1980)
- Stepney Green Secondary School (1980)
- Kingsway Princeton College (1980-1981)
- Central London College (1982-1983)
- City of London College (1983)
- East London Polytechnic (1984)
- Emile Woolf College of Accountancy (1984-1988)
Yaşantımın değişen birçok safhasında
olduğu gibi, yollarını güle oynaya teptiğim her biri istisnai,
her biri kendine özgün eğitim kademesi sayılan EĞİTİM & ÖĞRETİM HAYATIM’daki
öğrencilik dönemlerim de bugünün evlatlarına bir peri masalı gibi gelir.
On dokuz yıllık öğrenim eğrisinde gerçek hikâyelerden kesitler sunacağım
bol hatıralı yazılarla huzurunuzdayım...
>>> Eğitim sevdası hayattan daha büyük olduğu zaman: Buyurun buradan yakın!..
Eh, nasıl ama!.. Hâlâ yeterli zaman var, Benim Eğitim Sever Bal Arılarım!!..
Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu
yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Analardır adam eden adamı
aydınlıklardır önümüzde gider.
Sizi de bir ana doğurmadı mı?
Analara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.
Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.
Gelinler aynada saçını tarar,
aynanın içinde birini arar.
Elbet böyle sizi de aradılar.
Gelinlere kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.
İhtiyarlıkta aklına insanın,
tatlı anıları gelmeli yalnız.
Yazıktır, ihtiyarlara kıymayın,
efendiler, siz de ihtiyarsınız.
Bulutlar adam öldürmesin.
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular
soruyorsun
Sesin bir çağlayan olup
dolduruyor uçurumlarımı
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar
mahçup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu
olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
Esirgeyensin bağışlayansın, biat ediyorum.
Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil
Çok olun, çocuklar, çok olun,
yüzlerce olun, binlerce olun, on binlerce.
Daha çok olun, daha çok olun,
yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun.
Bu dünya ne tek tek yaşamakta,
bu dünya ne rakının, ne şarabın içinde,
bu dünya ne parada, ne pulda,
ne kalleşlikte, ne zulümde.
Bu dünya aşkın içinde, alın terinde.
Çok olun, çocuklar, çok olun,
el ele verin, çocuklar, el ele,
yaşayın dünyayı doya doya,
açın kapıları, camları güneşe,
ne yeise kapılın, ne korkuya,
çok olun, çocuklar, çok olun,
el ele verin, çocuklar, el ele.
Mutlu olmak varken bu dünyada,
geceler geldi dayandı kapımıza,
olduk acımızla sarmaş dolaş,
bekledik düşümüzle koyun koyuna.
Çok olun, çocuklar, çok olun,
yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun,
el ele verin, çocuklar, el ele,
bütün gündüzler sizin olsun,
yaşayın dünyayı doya doya.
Çocuklar, çiçekleri umudumuzun.
***...***
(*) Önceki Makale: Kilitli
Günlük: Eylül 1969
(*) Sonraki Makale: Eğitildiğim Yerler: “KİO” ~ Tanıtım Yazısı
***…***
[ÖNCEKİ] << [ANILARIM] >> [SONRAKİ]
>>> [CİLT-3 İçerik Dizini]
***…***